anlayacağınız işim gücüm tüm varlığım kendi varlığıma armağandı. kendimle uğraşıyordum. en sonunda ne mi yaptım? eved, ben bunu yaptım: gözüme bi büyüteç taktım.
insanları büyütüp, yolları uzattım, sözleri değiştirdim, fısıltıları yükselttim ve sayire.
sonra bir baktım, çok fazla hayata dahil olmuşum. çok fazla hayata dokunmaktan bahsetmiyorum, yoksa severim hayata dokunmaları falan. bu daha çok durup izlemek gibi. ekşisözlük'teki şu ve bu aslında süper insanlar gibi görünüyorlar değil mi? yo, aslında hiçbiri öyle değil. ne kadar kültürlü bilgililer. tamam, öyleler. ama bu onları insan mı yapıyor? zihni-etleri böyle oldukça, hayır. twitter'da bilmemkaçmilyon izleyicisi varmış. tumblr'a şarkılarını yükleyip kızları hayran bırakıyormuş. napalım? uzaktan, kafasına esince gidenler a-acayip kuğl görünmekle beraber aslında bizim onlara bu şekilde bakmamız onların ego tramplenlerinde sadece birkaç zıpzıp daha yapmasına yardım etmek oluyor-muş.
sevdiğim birkaç insan var. pişmanlık duymuyorum aslında yaptığım ve yapmadığım şeylerden. neticede uzaktayken yapabilecek pek bir şey yoktu. yeni bir dünyaya başlamak için 2009'u beklemek istemedim. 2006'da yarattım o dünyayı. kah yıkıldı, kah katlandı. ama dünya yuvarlaktı! bunu fark ettiğim an büyüteçlere veda ettim. miyobum sağolsun hala görüntünün uzağa düşmesi ve herkesi/her şeyi uzakta hissetme durumlarım devam ediyor. ama olsun. en azından kendi boyunda, çıtı pıtı bir gerçek görüntümüz var. sanal değil!
düşününce, büyüteçlerin tehlikeli şeyler olduklarını karıncalar üzerinde yapılan deneylerle beraber anlamalıydım. lakin bu konuda hala gelgitlerim var.