28.12.09

Öykülerim vardı, kırıklardı belki yarımlardı belki gariplerdi belki sonları yoktu ama varlardı, peki nereye gittiler?
Hayır her şeyi yazmak istiyorum. Ağzından çıkanlara anlam veremiyorum.
Hayır her şeyi yazmak istiyorum. Ağzından çıkanlara anlam yüklüyorum.

Filmdekinden bahseden yok, ama sence “Konuşarak anlaşabilecek miyiz?” Kelimeler köprüler kuruyor, farkında mısın. Ben bir mum tutuyorum elimde. Aralık geçiyor. Aralıklardan geçiyoruz. Şarkılar birbirine karışıyor. Oğlan renkli bir dünya boyamış, sonra bir ev boyadım sana.

fotoğraf: mert şahbaz harika bi' insandır.

10.12.09

"Zaman basıp kanayan yarana.." diyen Sertab Erener
kadını, ne kadar doğru demişsin öyle. Bana bunu düşündüren
ise aylar önce Pınar'ın söylediği bir söze yeniden denk
gelmem: Passing time takes too much time.

Artık daha doğru düşünebiliyorum o zamanlar hakkında. İyi
ki Pınar'ı dinlemişim diyorum. Bir ara tüm inancım
"Zamanı gelince açılacak konular"a dairdi. Oysa artık tek
istediğim uzak olsun, o konuşmalar da olmasın. Hiçbir şey
olmasın, kimse konuşmasın. Biriktirdiğim sözlerin hepsini
buraya gelirken uçaktan attım ben. Gökyüzüne savurdum. Artık
eski ben değilim, artık "Daha kötü ne olabilir ki?" demek yok.
Kötü şeyler geçiyor. Daha kötüleri elbet geliyor.

İnsanlar haklı belki de. Ben 'gerçekten' güçlü bir insanım.
Gözlük camını temizlemek gibi değil, gözlerin ardındakileri
temizleyebilmek. Unutmak kavramına inanmıyorum, etkiyi
seyreltebiliriz belki. Belki sokakları tekin hale getirebiliriz,
aklımızın sokaklarını. Belki rüyalarımızdan kovabiliriz, kötü anları.
Belki dinlemeyiz, bazı şarkıları.

Eskiden zamanın yitirildiğini düşünürdüm heyhat, geçiyor işte.
Tek o geçiriyor gözyaşlarını, karabasanları, yaraları, anıları,
sözcükleri, insanları, mevsimleri..

Gelecekteki günlerime, olur da gerekirse diye.