10.8.09

büyüklerimizin elimize kitaplar tutuşturduğu okul dönemiydi, bilirsiniz her şey birisinin size sosyalizmin alfabesi'ni vermesiyle başlar. karşılıklı pek çok paragrafı tartışırsınız. dizeleri tartışırsınız. her yeni pazartesi, yeni kitap demektir. bazen haftaiçine bile dağılabilir günler. kitabı hızlı okuyan birisiyseniz.
sözlükler açılır bir yanda. öteki yanda cebirsel işlemler. kafanı kaşımaya vaktinin olduğu tek anda şeker renkli sol yayınlarına koşarsın. sonra kafanı kaşı.
aylar ayları kovalar. seçimler geçer. oy kullanacak yaşta falan da değilsindir hem. tartıştığınız türkiye gündemi, kürt sorunları, sırf bu uğurda bitirilen kalınkalın hasan cemal kitapları, değişik gazetelerden köşeyazıları, araya birkaç satır ahmed arif, sigara değil cigara demek, o küçücük yaşta mahpus kavramıyla yoğrulmak, örgüt evleri, sevdiğin adamla eylemlerde biraraya gelmeler, sevdiğin adamın yanında bıçak taşıyan birisi olması, ama olsun kalbi solda atıyor demeler, sineye çekmeler, içindeki o gençlik heyecanı, bitmeyen konuşmalar, bir yere varmayan tartışmalar, biraraya gelince ahmet kaya dinlemeler, havada uçuşan nazım hikmet dizeleri, sağcısı, solcusu, dincisi, ateisti, peki ya özleyen yok mu eskileri? adlarınız deniz'di bazen. bazen özgür. bazen ulaş. erdal. mahir koyucam oğlumun adını derdi s. gülümserdim. gülümserdik hep birlikte.

4.8.09

okuması için p'ye, okuyup unutması için x'e, ders çıkarması için gelmemiş günlerimize.



beklemem öğütlendiğinde bekledim. sevmemi öğütlemelerine gerek yoktu zira aşıktım. güvenmem öğütlendiğinde duraksadım. sevgi ve güven farklı şeylerdi. birbirlerinden güç alır, birbirlerine gereksinim duyar lakin birarada bulunmaları bir yasa ile belirlenmemiştir. durmam öğütlendiğinde kulak asmadım, inandığım şeyler vardı, sen gibi. unutmam öğütlendiğinde tamam dedim, hak ediyorum bunu, unutacağım. susmam öğütlendi, eyvallah dedim. susarım. severken bile sustum çünkü ben. her şey rüyadaymışçasına kadar inanılmazken bile sustum ben. gökyüzündeydim, sustum. her şey çirkinleşmeye başladığında sustum. giderken sustum. gelirken sustuğum gibi. kelimeler dönüyordu kafamda. evet, hayır, asla, bilmiyorum, ya da, ama, öyleyse, peki.. susuyordum. sabretmem öğütlendiğinde gülümsedim. "anlamını azalt" dediklerinde.. durdum. yapamam ki bunu. o günkü mutluluğumu sen biliyorsun. gözlerimdeki hani. gülümsememi. heyecanımı. olmaz ki bu. gözlerinin anlamını nasıl eksilteyim peki? ya sözlerinin? sözlerimin? anıların? anların? yazılmış sözcüklerin? söylesene, bir gün mutlaka konusu açılacak mı ileride? gerçekten.. o gün gelecek mi? zira ağır geliyor bunlar. biliyorsun..