8.3.09

hayatın bizatihi kendisi çok güzel bişiy. böyle yanakları mıncırılası, sarılıp sarmalanası bişiy. özellikle sabahları. uykunu alarak uyandığın sabahlar olur böyle. yatakta üçyüzaltmış derece dönersin -ama yere düşmezsin- kollarını açarsın iki yana -ama duvara çarpmaz kolun- sonra yatağın yanıbaşındaki perdeyi aralarsın biraz. sokağın hala uykuda olan halini görürsün, gülümsersin. anne babandan erken uyanmanın verdiği mutluluk gibi bişiydir bu. güne başlamak için vazgeçilmez. yatağın ucundaki dörtbuçukderecelik miyop gözlüklerini alırsın, şişe dibi camlı olan, üzerinden yorganı atarsın ve ta-da deyip yataktan kalkarsın. aniden kalktığın ve zaten sağlıksız bir bünyen olduğu için başın döner ilk başta ama bu o günün güzelliğini bozamaz. insan bir süre sonra başının dönmesini bile seviyor. sarhoş olmaksızın. tuvalete gidip birtakım boşaltım ve yüzünü yıkama işlemlerinden sonra aynaya bakarsın. gülümsersin. birbirine girmiş saçların yoktur. demek ki gece yatakta debelenmeden uyumuşsun, rüya görmüşsün. gülümsersin. birkaç hafta sonra çektireceğin mezuniyet fotoğrafında yüzünde hangi gülümsemen olsun diye düşünürsün birkaç dakika ayna karşısında. güzelim deyip odana doğru yola çıkarsın. annenin yaz-kış fark etmeksizin giyiyorsun diye kızdığı güzeeelim pijamanı çekmecene katlayıp koyarsın ve dün akşam belirlediğin kıyafetleri giyinirsin. bu esnada sütyenini filan da takmış olman lazım yoksa a-a! saçlarını nasıl yapacağına karar verip aynanın kenarlarına tutuşturulmuş fotoğraflara dalarsın bir an. bak şu fotoğrafı e. ile beraber geçirdiğiniz yılbaşında çekmiştiniz, onun yanındaki huzurmubumucizearzusu fotoğrafını h. çekmişti. en solda sınıfça bir fotoğraf var. alt tarafta b. ile travis konserinden bir anı fotoğrafı ve mardin'deki güzel bir geceden fotoğraf var: sen, m. ve s. üçünüz de çok güzel çıkmışsınız. senin henüz saçını yeni kestirdiğin zamanlar, kısacık zira. m. yine yandan bakışını atmış, kalbini yakmış. s.'yi ise alıp içine koyası geliyor insanın. çok güzel üç insan. senin için çok değerli iki insan. ve.. lise bitiyor. saçının kabarıklığını bir nebze azalttıktan sonra eline nemlendirici krem sürersin zira ellerini yumuşak tutmaya özen gösterirsin. rimel-far-göz kalemi üçlüsü sayesinde güne uygun bir göz makyajı yapıp, sürmenin bitmiş olmasından yakınırsın yine. en kısa vakitte yolunun mardin'e tekrar düşmesini ve yeniden sürme alabilmeyi dilersin. yüzüklerinin bulunduğu kutucuktan okul yüzünü çıkarırsın, hani içinde "vera 328" yazan.. 328 senin okul numaran, vera ise lise hayatını özetleyebilecek bir şey. nazım hikmet, seni seviyorum dersin. çantana günlük alman gereken hapların kutularını tıkıştırıverirsin [ki geçen gün üşenmedin saydın, günde 6 hap içmen gerekiyor] çantanı koluna takarsın ve odanın kapısını kapatarak koridora çıkarsın. tomurcuklu haaarika bir bardak çay alırsın kendine. nasıl bir zeytindir ki bu, onu yemek için geceden itibaren heycan duymaya başlıyorsun. "aman tanrım, yarın sabah zeytin yicemyicemyicem" diye yatakta kıpırdanarak uykuya dalıyorsun. pek iyi sayılmayacak [ama senin standartlarında iyi] bir kahvaltıdan hemmen kalkıp dişini fırçalıyorsun. hangi ayakkabıyı ve ceketi giyeceğine karar verdikten sonra aynada son bir kez bakıyorsun kendine. ev anahtarının yanında olduğundan emin olup, kapıyı çekip çıkıyorsun. asansörü çağırıyorsun, bazen de koşuyorsun ama bu sabah asansörü çağırıyorsun, zemin katta hızlı adımlarla ilerleyip apartman kapısının kulbunu tutuyor elin, sağındaki büyük aynaya son bir defa bakıp [göz makyajını kontrol ediyorsun burada] kapıyı açıyorsun, kendini atıyorsun ve: MERHABA DÜNYA.